🌌 Febi Eyyi Ala I Rabbikuma Tukazziban
FabiAyyi Ala I Rabbikuma Tukazziban quantity. Add to cart. SKU: FF-calligraph-34 Categories: Calligraphy, Islamic Art. Quick Order. Size * Full
MencariJejak Bersejarah - Partuanon Silau Paribuan (Kab. Simalungun - SUMUT) 17/12/17
Ada yang menuliskannya dengan fabiayyi ala irobbikuma tukadziban, ada yang menuliskannya dengan fabiayyi ala i rabbikuma tukadziban, fabiayyi ala i robbikuma tukazziban, dan sebagainya. Saat mengaji kitab Fathul Mu’in, di kitab ini di sebutkan, bahwa sebenarnya menuliskan Al Quran dengan salain tulisan Arab itu hukumnya haram.
VerticalDesign Surah Rahman Fabi Ayyi Ala-i Rabbikuma Tukazziban Powder Painted Metal Islamic Wall Art Regular price $88.00 USD Sale price $76.80 USD Save 13% Excellent
fabiayyi ala i rabbikuma tukazziban (ACF-1007) 2,899 Alhamdulillah rabb al alamin (ACF-1001) 2,899
FabiAyyi Ala I Rabbikuma Tukazziban (Wall/Table Art) ₨ 1,000 – ₨ 1,200. Aesthetically designed Frame | Wall art | Table Decor | Keepsakes. Product Design: – Wooden base. – Waterproof. – Fade-proof. – Can be hanged or kept on the table. Size.
Discover American Express. Apple Pay. Shop Pay. Description Reviews Comments Shipping Policy Size chart. Fabi Ayyi Ala I Rabbikuma Tukazziban (Gold color) Size: 30" / 24". Disqus Recommendations. We were unable to load Disqus Recommendations.
47yX. Rahmân Süresi 51. Ayet Tefsiri ذَوَاتَٓا اَفْنَانٍۚ ﴿٤٨﴾ فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٩﴾ ف۪يهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِۚ ﴿٥٠﴾ فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥١﴾ ف۪يهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِۚ ﴿٥٢﴾ فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٣﴾ مُتَّكِـ۪ٔينَ عَلٰى فُرُشٍ بَطَٓائِنُهَا مِنْ اِسْتَبْرَقٍۜ وَجَنَا الْجَنَّتَيْنِ دَانٍۚ ﴿٥٤﴾ فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٥﴾ ف۪يهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِۙ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَٓانٌّۚ ﴿٥٦﴾ فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِۚ ﴿٥٧﴾ كَاَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُۚ ﴿٥٨﴾ فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٩﴾ هَلْ جَزَٓاءُ الْاِحْسَانِ اِلَّا الْاِحْسَانُۚ ﴿٦٠﴾ فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦١﴾ 48 Her iki cennet de türlü türlü meyveler veren sık yapraklı ağaçlarla doludur. 49 Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? 50 İkisinde de akıp giden iki pınar vardır. 51 Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? 52 İkisinde de her çeşit meyveden çifter çifter vardır. 53 Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? 54 Cennetlikler, orada astarları kalın atlastan dokunmuş döşekler üzerine kurulurlar. Her iki cennetin olgunlaşmış meyveleri de ellerinin altında, hemen erişilip toplanıverecek yakınlıktadır. 55 Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? 56 O cennetlerde bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş öyle tatlı bakışlı güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir ne de cin. 57 Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? 58 O kadınlar güzellik ve parlaklıkta sanki yakut ve mercandırlar. 59 Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? 60 İyiliğin mükâfatı böyle iyilikten başka ne olabilir ki? 61 Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz? TEFSİR Her iki cennette de › Türlü türlü bostanlar, bir çok dallar, dalları iç içe girmiş meyve dolu ağaçlar, çeşit çeşit emsalsiz nimetler. › Durmadan akıp çağlayan iki pınar. Birine Tesnîm, diğerine Selsebîl denilir. › Her yemişten, her meyveden çifter çifter. Yaşı da var kurusu da. Dünyada bilineni de var, bilinmeyeni de. Her iki türü de tatlı ve lezzetlidir. › Astarları kalın ipek kumaştan yapılmış mefrûşât, yaygılar ve döşeme takımları. Astarları böyle güzel olduğuna göre yüzlerinin ne kadar muhteşem güzellikte olduğunu sadece Allah bilir. › Her iki cennetin olgunlaşmış meyveleri cennet ehline yaklaştırılmıştır. Ağaçlar cennet ehline dallarını o kadar yaklaştırırlar ki, onlar isterlerse ayakta, otururken hatta yatarken bile onun meyvelerini toplayabilir. Nitekim bir diğer âyet-i kerîmede şöyle buyrulur “Cennet ağaçlarının huzur ve rahatlık veren gölgeleri onları bürür. Salkım salkım meyveler, hemen elleriyle koparacakları mesafeye kadar sarkar.” İnsan 76/14 › O cennetlerde bakışlarını yalnız kocalarına çeviren, başkalarına bakmayan sevgili, sadakatli ve vefâlı dilberler; bakanın bakışlarını kendisine çeken, kendilerini gören gözleri artık başkasına bakmak istemeyecek derecede kendisine bağlayan güzeller; süzgün bakışları kendi önlerine çevrilmiş, şuraya buraya bakmayan, edeb, hayâ, vakar ve nezâketiyle seçkin dilberler. Bunlara daha önce ne bir insan eli değmiştir, ne de cin. Güzellik ve parlaklıkta sanki yakut ve mercandırlar. Bunların güzelliği ile ilgili Nebiyy-i Muhterem şöyle buyurur “Cennet kadınlarından biri yeryüzüne şöyle bakacak olsa, yerle gök arasını hem güzelliğiyle aydınlatır hem de güzel kokusuyla doldurur. Onun başındaki örtü, dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha değerlidir.” Buhârî, Cihad 6; Tirmizî, Fezâilü’l-cihad 17 Bu iki cennet “sabikûn” ve “mukarrabûn” diye isimlendirilen dünyada iman ve sâlih amellerde öne geçmiş ve Allah’a iyice yakınlaşmış kullar için hazırlanmıştır. Şimdi bahsedilecek iki cennet ise, derece bakımından anlatılan iki cennetin aşağısında bulunup “ashâb-ı yemin” veya “ashâb-ı meymene” olarak isimlendirilen ikinci derecedeki mü’min kullar için hazırlanmıştırKaynak Ömer Çelik Tefsiri
Şeytan, insanın en büyük düşmanıdır. İnsanın yaratıldığı ilk andan itibaren yok olması ve yoldan çıkması için gayret gösterir. Yoluna tuzaklar kurar, ateşi bahar, baharı nar olarak tanıtır. Şecere-i habiseden derlediği meyveleri allayıp, pullayıp tayyip ve temiz diye sunar insana. Uçurumları düzlük, düzlükleri yokuş eyler basiretlerini eline aldıklarına. Bahar yağmuru diye anlatır yaşanan tufanları ve gemiye binmemeye ikna ettiklerine yüzme öğretir alay edercesine. Kulaklarına fısıldadıklarının “sur”u duymalarını engeller ve dehşetli sayhaların hedefi kılar. Kuşları küçümsetir fillerin büyüklüğüyle hipnoz ettiklerine ki üzerinde ağır emanet barındıran taşların hedefi olsunlar. Bedenlerine hükmedemeyenlerin alemlere hükmedene isyan etmesi için üfler nefislerine kibri, tuğyanı, zulmü ve böylece inşa ettirir hak gelince yıkılacak sütunlar üzerine sarayları. Kızıldenizde boğulacak olanların gözlerini okyanusa çevirir ki göremesinler mucizeleri. “Çokluğu” mesken tutar “Bir”e isyan ettiği için ve çokluğa özendirir takipçilerini “Bir”in az müminlerine saldırtmak için. Dost görünür düşmanlarına, onlar gibi konuşur, onlar gibi yaşar, onlar gibi secdeye varır onlara secde etmemek için. Onlardan olduktan sonra onları kendinden kılar, kendi gibi kılar, kıldıklarından mahrum etmek için. Tahrif için okur, bozmak için yazar ve kesmek için sıkar elleri. “İyiliğini! düşünür”, kötülük yapmak istediklerinin. Bin bir maske ile anlatır bin bir gece masallarını ki hakikati gizleyebilsin. Bütün bunlara rağmen yine de en güçsüz düşmanıdır insanın şeytan. Hiçbir gücü veya kuvveti yoktur insanı yoldan çıkarmaya kullanabileceği. Ne zorla tutabilir elinden atmak için cehenneme, ne yolları kapatabilir insan yürürken cennete. Ne nurun üzerini örtebilir bütün karanlığına rağmen, ne karartıp ayı hükmedebilir geceye. “Ne yeri yarabilir ne de boyca ulaşabilir” herhangi bir tepeye. Elindeki tek silahıdır vesvese. Önden ve arkadan, sağdan ve soldan yaklaşmaktan başka bir eylemi de yoktur şeytanın. Çaresizdir aslında secde ile memur kılındığı varlığın karşısında. Bin ocakla harlanmış bir ateş de olsa sönüverir kalınca toprağın altında. Bu yüzden dilinden başka sermayesi yoktur çıktığı bu yolda. İyi laf yapan çatallı diliyle alır intikamını ebedi düşmanından onun eylemlerini şekillendirerek. Bu dünyada yükler odunları onun sırtına ki daha iyi tutuşsun pişmanlığın “od”unda. Zehri, bal diye ikna edip yedirdiklerinin ah-u zarında “serinler içi” ve mutlu olur ortaklar bulduğu için isyanına. Oysa hakikaten “hilesi zayıftır şeytanın” Nisa 76. Örümcek ağından bile daha güçsüzdür imanın karşısında. Ne kadar büyük olursa olsun cüssesi, ne kadar gür çıkarsa çıksın sesi, “kartondan kaplan” olmaktan başka yoktur meziyeti. Her Ramazan’da zincirlenmektir kaderi, her secdede artmaktadır kederi. “Bir besmeleliktir” bütün heybeti!. Aşağılanmak, zillet, kovulmak ve dışlanmaktan başka yoktur kısmeti. Öyleyse aldanmamalı şeytana. Kanmamalı kulağımıza fısıldadıklarına. Ne ölümle korkutabilmeli kendi de ölümün kucağında iken, ne rızık endişesini salabilmeli yüreğimize kendi rızkını da Allah verirken. Onca nimeti ile çevremizi kuşatmışken Allah’ın rahmeti ve onca lütfa mazhar olmuşken varlığımız, nankörlüğün pirinin sesine kapanmalı kulaklarımız. Çünkü “o hayasızlığı ve kötülüğü emreder” Nur 21 kendini adam yerine koyanlara. Rezzaktan uzaklaştırarak kestirir rızıklarını. Ebedi hayatı unutturarak daldırır dünyaya ki azap çabucak kuşatıversin düşmanlarını. Rızkı verene iman edenlerin, iman ettiklerine güvenmelerini istemediğinden yüreklerine salar dünyalıkların endişelerini. Dünyayı yaratanın dünyalıkları da yarattığını bilmemizi istemediği için, dünyayı ahiretin tarlası olmaktan çıkarıp asıl yurt edinmemizi ister bizlerden. Ve bu asıl yurtta kendi istediği gibi zelil yaşamamız için boyun eğmemizi ister nefsimize, nefsimizi korumak adına kendi uşaklarına. “Susun” der, “konuşursanız ağrır başınız, yanar dünyanız, kaybolur elde ettikleriniz, malınız, makamınız, şöhretiniz, şanınız.” “Razı olun size sunulana, sizden olmayanların size yaptıklarına, zulümlere, hayasızlığa, nifağa, ihanete” der ve ekler; “çünkü razı olmazsanız eğer kesilir rızkınız, alınır canınız, yağmalanır hanumânınız.” Buna karşın Allah buyurur ki “rızık korkusuyla öldürmeyin çocuklarınızı” İsra 31. Öldürmeyin sahip olduğunuz güzellikleri, gömmeyin ahlakınızı, sabrınızı, şerefinizi, onurunuzu, izzetinizi, hürriyetinizi. Allah katında değerli neyiniz varsa taşıyın yanınızda, koruyun son nefesinize kadar çünkü size “Allah yeter” Al-i İmran 173. O Allah ki bütün isyanlarına rağmen kudret helvası ve bıldırcın etiyle nimetlendirmiştir İsrailoğullarını, “iman edenlere yardım etmeye gücü yeter”Hacc 40. Ve yine o Allah ki Meryem’i yalnız başına bir mazlum olarak otururken hücresinde aracısız rızıklandırmaktaydı, yalnızlığınızı da bilir ve kendini andığınız müddetçe sekinet verir yüreklerinize ve rızık gönderir hücrelerinize. Gömmeyin “çocuklarınızı” rızık endişesiyle. Gömmeyin insanlığınızı ve eğilmeyin kıyam etmeniz gerekenlerin karşısında. İbrahim olup kesebilecekken en kıymetlilerinizi daha kıymetlinin yolunda, az bir paha uğruna gömmeyin sizi yüceltecekleri, sizi aşağılamak isteyenlerin rızasını kazanmak için. Ne ölümün ne de rızkın yoktur başka bir sahibi Allah dışında. Kendileri de o rızka muhtaç olanlar ile ölümün pençesi enselerinde olanların tehditleri sarsmasın sizi. Gömmeyin “çocuklarınızı” ve aksine büyütün onları bütün şerlerden koruyarak, tertemiz şekilde yeşertin o tohumları yeryüzünde. Ki o ağaçların meyvelerinden faydalananların sayısı artsın ve baharın muştusu yayılsın aleme. Korkmayın firavunlardan ve bilin ki rızkın sahibi olan Allah onları yıkacak olanları dahi onların vasıtasıyla rızıklandırmaya kadirdir ve her Nemrut için bir sinek illa ki yaratılmıştır. O halde nankör olmayın. Şükrün gerçek sahibine yönelin ve şükredin izzetle nefes aldığınız her an için. Sayamayacağınız sonsuz nimetlerin her biri için kıyam edin, secde edin, şükredin. Ve kendinize seslenin, nefsinize seslenin. Deyin ki; Ey insan! “Febieyyi ala i rabbikuma tukezziban”…
LicenseLearn More The license type determines how you can use this image. Std. Exp. Print / Editorial Graphic Design Web Design Social Media Edit & Modify Multi-user Resale Items Print on Demand Ways to BuyCompare There are three ways to pay for Standard licenses. Prices are $USD. Pay with Image Price Pay-per-Image $ One-time payment Pre-paid Credits $1 Download images on-demand 1 credit = $1. Minimum purchase of 30. Subscription Plan From 69¢ Choose a monthly plan. Unused downloads automatically roll into following month. Ways to BuyCompare There are two ways to pay for Expanded licenses. Prices are $USD. Pay with Cost per Image Pay-per-Image $ One-off payment, no signup needed. Pre-paid Credits $30 Download images on-demand 1 credit = $1. New Option!What is this? Love the image but just need a few modifications? Let our talented artists do the work for you! We’ll connect you with a designer who can make updates and send you the artwork in a format of your choice. Examples Change the text Modify colors Resize to new dimensions Include logo or symbol Add your company or business name
KÜNYE HAKKIMIZDA HARİTA YASAL ARA İLETİŞİM ANASAYFA KUR’ÂNIMIZ Ayetler ve Sureler Febieyyi Alai Rabbikuma Tukezziban Anlamı "Febieyyi alai rabbikuma tukezzibani" ne demek? "Febieyyi alai rabbikuma tukezziban" anlamı nedir? "Febieyyi alai rabbikuma tukezziban" ayetinin Arapçası, yazılışı, anlamı, tefsiri ve fazileti nedir? "Febieyyi alai rabbikuma tukezziban" ayeti Rahman suresinde kaç kere geçiyor?Febieyyi ala-i rabbikuma tukezziban ayeti Rahman suresinde geçmektedir. Bu âyet-i kerîme ehemmiyetine binâen sûre boyunca tam otuz bir kez aynı ifadelerle tekrar edilmektedir. Anlamı “O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Rahmân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 78 âyettir. İsmini 1. âyette geçen Allah Teâlâ’nın اَلرَّحْمٰنُ Rahmân ism-i şerîfinden alır. Bu isim, sûrenin muhtevasıyla da alakalıdır. Zira sûrede baştan sona kadar Allah’ın rahmeti ve rahmetinin tezahürleri zikredilir. Sûrede Cenâb-ı Hakk’ın insan ve cinlere bahşettiği büyük nimetleri sayılır. Her nimet hatırlatıldıkça O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Febieyyi ala-i rabbikuma tukezziban ” Rahmân 55/13 ikazı tekrar edilir. İnkârcı ve nankörlerin cehennemdeki cezalarına kısaca temas edildikten sonra, iyilik ve ihsan sahiplerine va’dedilen kat kat cennetlerin ve o cennetlerde yığınla kaynaşan nimetlerin genişçe tasviri yapılır. Febieyyi Alai Rabbikuma Tukezziban Ayeti Arapça Yazılışı ve Anlamı Ayetin Anlamı “O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?" AYETİN TEFSİRİ Bu âyet-i kerîme ehemmiyetine binâen sûre boyunca tam otuz bir kez aynı ifadelerle tekrar edilmektedir. Allah Teâlâ’nın her bir nimeti ve kudret tecellisi zikredildikçe, tüm insan ve cin topluluğunu ikaz sadedinde, kalp kapılarını bu nimetin ve kudretin gerçek sahibini tanımaya ve O’na şükretmeye açmak üzere bu ilâhî ferman tekrarlanır durur. Burada üzerinde durulması gereken üç önemli nokta vardır. Birincisi, hitap, iki sorumlu cins olan insanlara ve cinleredir. Bunun insanların mü’min ve kâfirlerine olduğu da söylenir. Fakat doğrusu birincisidir. İkincisi; اٰلَٓاءُ âlâi kelimesinin üç önemli mânası vardır Nimetler, Mükemmel ve şaşılacak kuvvet, kudret, Övgüye layık sıfatlar, kemâlât ve faziletler. Dolayısıyla kullanıldığı yer ve bağlamına göre bu mânalardan biri, ikisi veya üçü birden ele alınıp âyeti tefsir etmek mümkün olabilir. Mesela buradaki bağlamında hem nimet, hem kudret hem de hamde layık sıfatlar mânasında kullanılmış olması muhtemeldir. Çünkü bahsedilen hususların hem nimet, hem kudret, hem de Allah Teâlâ’nın hamde layık yüce sıfat ve fiillerini alakadar eden yönleri vardır. Üçüncüsü; “yalanlıyorsunuz” ifadesi, insan ve cinlerin Allah’ın nimetlerine ve övgüye layık sıfatlarına karşı takındıkları tavrı anlatır. Şöyle ki › Bir kısmı, bu nimetleri Allah’ın yarattığına inanmazlar ve tüm bu maddelerin kendi kendilerine oluştuğunu ya da bir tesadüf sonucu kendiliğinden meydana geldiğini zannederler. Dolayısıyla bunun ardında bir hikmet olduğunu düşünmezler. › Bazıları, bu nimetleri yaratanın Allah olduğunu kabul etmekle birlikte, O’na başkalarını ortak koşarak onlara ibâdet ederler. Allah’ın verdiği rızıktan faydalanmalarına rağmen, başkalarına “hamd ü sena” ederler. › Bir kısmı, tüm bu nimetleri Allah’ın verdiğine inanırlar fakat O’nun emirlerini yerine getirmezler. Allah’ın gönderdiği mesaja hiçbir şekilde kulak asmazlar. İşte bu da başka türlü bir nankörlüktür ve Allah’ın nimetlerini yalanlamaktır. › Bazıları ise, Allah’ın nimetlerini yalanlamadıkları gibi, ayrıca nankörlük de etmezler. Ancak bu kimselerin yaşadıkları hayat tarzının nankörlük edenlerinkinden bir farkı yoktur. Bu tür kimseler, her ne kadar dilleriyle inkâr etmemiş olsalar bile, fiilen Allah’ın nimetlerini yalanlamaktadırlar. Resûl-i Ekrem birgün ashâbının yanına çıkmış ve onlara Rahmân sûresini başından sona kadar okumuştu. Daha sonra şöyle buyurdu “Cinlerle buluştuğum gece, ben bu sûreyi cinlere de okudum; onlar sizden daha güzel karşıladılar. Ben ne zaman O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?» Rahmân 55/13 âyetine gelsem, onlar Senin hiçbir nimetini inkâr etmeyiz, ey Rabbimiz, sana hamdolsun» diyorlardı.” Tirmizî, Tefsir 55/1 İşte gerçekten şükreden bir kul olabilmek için bu tür nimetleri yalanlama sayılabilecek yanlış tutum ve davranışlardan uzak durup, o nimetlerin kıymetini bilmeye ve onların sahibine tam bir kulluk yapmaya çalışmak gerekir. Çünkü bizi yoktan yaratıp varlık âlemine getiren O’dur. Tefsir Prof. Dr. Ömer Çelik AYETEL KÜRSİ - AMENARRASULÜ - NAMAZ SURELERİ AYETEL KÜRSİ’NİN OKUNUŞU, ANLAMI VE TEFSİRİ AMENERRASULÜ’NÜN OKUNUŞU, ARAPÇASI VE FAZİLETİ NAMAZ SURELERİNİN SIRASI İLE OKUNUŞU HÜVALLAHÜLLEZİ SURESİ ANLAMI VE OKUNUŞU İLGİLİ SURELER YASİN SURESİ TÜRKÇE OKU, DİNLE VE FETİH SURESİ MEALİ FETİH SURESİ TÜRKÇE OKU, DİNLE VE FETİH SURESİ MEALİ RAHMAN SURESİ TÜRKÇE OKU, DİNLE VE FETİH SURESİ MEALİ VAKIA SURESİ TÜRKÇE OKU, DİNLE VE FETİH SURESİ MEALİ TEBAREKE MÜLK SURESİ ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ AMME SURESİ ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ TAHA SURESİ ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI KIYAMET SURESİ ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI İslam ve İhsan PAYLAŞ İslam ve İhsan İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh katında dîn İslâm’dır …” Âl-i İmrân, 19 buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan böyle bir dîn aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” Âl-i İmrân, 85 ... Peygamber Efendimiz Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret hac etmendir” buyurdular. “İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular. İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16 Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir. Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” Muvatta’, Kader, 3. Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir. Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307 Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” er-Rad, 28 Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir. İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal ilm-i hâl sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır. İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz. Erkam Medya © islam&ihsan 2013 - 2022 altında yayınlanan yazıların tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi yazıların tamamı izinsiz kullanılamaz.
“Febi eyyi âlâ-i rabbikumâ tukezzibân” Ayeti Rahman Suresinde 31 defa tekrarlanmıştır. “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?” mealindeki bu Ayet, günümüzün en önemli hadisesi olan “Korona salgını” hakkında da bizlere mesajlar vermektedir. Öncelikle Kuran'ın irşat maksadıyla yaptığı bu tekrarların, bize verilen nimetlerin kalplerimize güzelce yerleştirmek için olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu tekrarlar, muhatapların öğrenme ihtiyaçları nazara alınarak yapıldığı için usanç değil, lezzet vermektedir. Kuran, kalplere gıda ruhlara şifa olup birçok hastalık gibi Korona virüsüne karşı da en etkili silahımızdır. Doktorların “panik yapmayın, hastalık sizi en çok manevi yönden yıpratır” dedikleri gibi her şeyin dizgininin Allah’ın elinde olduğunu bilmemiz şarttır. İşte bu sayede vücudumuzun bağışıklık sistemi daha dayanıklı ve güçlü olur. Nasıl ki her gün ekmek yeriz su içeriz bu bize usanç vermez. Aynı şekilde Kuran Ayetlerinin de tekrarı, usanç vermez. Hele hele Rahman Suresinde geçen bu Ayetler, insanın aklını başına alması için çok faydalı bir ikazdır. İşte, Kuran'da tekrarlanan hususlarda birçok nedenle önemlidir. Korona virüsü, insanın solunum organlarını tahrip etmektedir. Bu hastalığa karşı oksijen cihazları en büyük ihtiyaç olup şu sıralarda üretimi için çaba sarf edilmektedir. İşte “Allahü Ekber”, “Elhamdülillah” ve Sübhanallah gibi kelimelere de ruhumuz ihtiyaç duymaktadır. Çünkü ruhumuz bu kelimeleri zikrettikçe nefes alıp zorluklara ve musibetlere karşı dayanabilir. Hazreti Musa Aleyhisselamın kıssaları içinde yer alan bela ve musibetler gibi bazı hadiselerin tekrarı, o hadiselerin insanlar için ne kadar önemli düsturları içerdiğini idrak etmemize yarayacaktır. İmtihan sırrını ve insanın yüklendiği büyük emanetinin önemini işte bu tekrarlardan anlamamız mümkündür. Arzın halifesi olan insanoğlunun sonsuz bir saadet veya ebedi bir felaketini idrak etmek için en önemli meseleleri ders vermek, Kuran’a yakışır. Allah’ı inkâr edenlere, insanın aklını kurcalayan hadsiz şüphelere karşı verilen nimetleri tekrar etmek;ve zaruridir. Hatta şimdi insanların bir virüs yüzünden yaşadığı dehşetli paniği görünce, bu hakikatlerin tekrar tekrar söylenmesi gerektiği apaçık ortaya çıkmaktadır. Ölümün bir hiçlik, bir idam, bir dipsiz kuyu olmadığını, aksine bir terhis tezkeresi olup Cennet gibi bir mükâfat yerinin ilk kapısı olduğunu ispat etmek cihetiyle Kuran, binler defa değil, milyonlar defa o meseleleri tekrar edip gözler önüne serse, yine israf sayılmaz. Zira Kuran, bir zikir, fikir ve hikmet kitabıdır. İlim, hakikat ve şeriat kitabıdır. Akıl ve gönüllere şifa, müminlere hidayet ve rahmettir. Her şey ya bizzat ya da neticeleri itibarı ile güzeldir. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır. Dünyayı sarsarak insanların aklını bir parça başına getiren Korona salgınının da yaptığımız önemli yanlışlara “dur demek” için bir ikaz olduğunu anlayabiliriz. Allah, bu derdi verdiyse hem bir hikmeti vardır ve hem de şifasını da vermiştir. Bu derdi birçok hikmete istinaden verdiğini anlamak gerekiyor. Elbette şahsi günahlarımız için tövbe ve istiğfar fırsatını yakalayabiliriz. Evde kaldığımız zamanlardan iyi istifade ederek daha evvel yapamadığımız veya ertelediğimiz güzel amelleri yapma imkânımız da vardır. Virüsün esir aldığı memleketler, dikkat çekicidir. Çin, İtalya, İspanya, İngiltere, ABD, Fransa ve İran, bu hastalığın en yoğun görüldüğü yerlerdir. Bunların ortak özelliği tarihin en zalim ve barbar devletleri olmalarıdır. Güya bu devletler, medeniyette çok ileri gitmiş ve güya insan hakları, hayvan hakları derken dünyaya örnek olmuşlardı. Hepimiz gördük ki; işlenen cinayet ve zulümlerden dolayı bu devletler için insanın hiç bir önemi yoktur. Petrol için, maden için, dolar için hem başkalarını, hem birbirlerini yemekten bir an bile geri durmazlar. Komplo teorisyenlerine göre de güya bu virüsü dünya ekonomisine hâkim olmak ve dünyayı bildikleri gibi yönetmek için icat etmişlerdir. Yahu! Allah’ın izni ve iradesi olmadan yaprak dahi kımıldamaz! Bunu ne zaman idrak edeceksiniz? Diğer zalim devletler ise ne kadar zarar gördüklerini, kaç insanın öldüğünü salkıyarak kendi toplumlarının galeyana gelip iktidarlarını devirmeye kalkmasını önleyeceklerini zannediyorlar. Mısır, S. Arabistan, BAE, Rusya gibi zalim ve otoriter devletler şunu bilsinler ki bu yeni çağda zulüm ile abad olunmayacaktır. Çok kısa bir zamanda yıkılıp devrileceklerini artık görmeleri gereklidir. Biz ise uzun yıllardır “Batı-Batı” diyerek Batının nasıl battığını gördük. Batı batarken kendi egoist ve materyalist değerlerini de batırdı. Ne insan hakkı kaldı, ne demokrasi, ne hukukun üstünlüğü. Yıllarca içine girmek için can attığımız Avrupa Birliği, bu sefer kendi bayraklarını yakan devlet idarecilerini de gösterdi. Şimdi bize düşen, bütün bu olaylardan ders almaktır. “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz” ayetini tekrar ders almak gerekiyor. Batının batık değerlerini artık silip atmak, kendi özümüze ve İslami değerlerimize dönmeye çalışmamız gerekiyor. Artık materyalist Batının dayattığı, ahlaki, dini ve manevi değerlerimize ters olan ve bize uymayan bütün fikirlere bir “reset atmak” lazımdır. Toplumumuzu ifsat eden, aileyi yok etmeyi amaçlayan, diğerkâmlık yerine bencilliği öne çıkaran Batı dayatmaları; bu işte ilk sırayı almalıdır. Mesela zinanın serbestiyetine son verilmesi, lutiliğin eşcinselliğin yasaklanması, toplumsal cinsiyet eşitliği denilen garabetin ortadan kaldırılması gibi maddeler; aklımıza gelen ilk tedbirlerdir. Avrupa Birliği bizi alsın diye artık daha fazla yırtınmaya gerek yoktur. Biz girmek istedikçe akıl almaz engeller çıkardılar. Maç devam ederken kuralları değiştirmek gibi garabetleri gördük. Bakın İngiltere kendini AB’den kurtardı. İtalya, salgından sonra ilk işinin AB üyeliğini sorgulamak olduğunu beyan etti. Güya insan hakları savunucuları olan AB üyeleri birbirlerinin tıbbi mallarına el koydular. Bizde ise kimin çalıştığı, kimin halk düşmanı olduğu aşikâr oldu. Batı değerlerine sahip çıktıklarını her vesileyle duyuran bazı partiler; belediyeleri ile insanların işlerini zorlaştıracak, milleti birbirine düşürecek faaliyetlere devam ettiler. Başka türlü de olamazdı, zira onların Batı eksenli dünya görüşü zaten milletin ezilmesi ve hakir görülmesi üzerine inşa edilmiştir. Korona salgını, Allah’ın izniyle bir müddet sonra sona erecektir Biz ise İslam’a uygun olmayan Batı dayatmalarına dur demezsek daha nice manevi salgınlara maruz kalabiliriz; Allah muhafaza etsin, toplumumuz Batının ahlaksız değerleriyle tekrar çökertilebilir. Bu ise en büyük felaket olup işte o zaman kıyametin kopmasını beklemek gerekir. Bugünden tezi yok, İslam’a aykırı bütün değerlere toplum olarak dur demeliyiz. AB veya Batının zorladığı ahlaki değerlerimize ve manevi birliğimize ters olan mevzuatı, düzenlemeleri kabul etmediğimizi açıkça beyan edelim. Umulur ki; idarecilerimiz bizlerin sesini duyacak ve İnşallah gereken dönüşüm hamlelerini başlatacaktır, vesselam…
febi eyyi ala i rabbikuma tukazziban