Hat Yazı Örnekleri Ve Anlamları
Sevgiliarkadaşım, Yeni Yıl gelmek üzere. Birçok hayalinin olduğunu biliyorum ve hepsini gerçekleştireceğine inanıyorum. Bu mektubu sana teşekkür etmek için yazıyorum çünkü sen her zaman en iyi arkadaşım oldun ve beni hep destekledin. Sana sahip olduğum için çok şanslıyım. Bu dünyada senin kadar dürüst birini bulmak
HatSanatı Arapça ‘hatt’ mastarından türeyen yazı, çığır, yol anlamlarına gelen hat kelimesi, terim olarak “Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı (hüsn-i hat)” anlamında kullanılmıştır. Kaynaklarda genellikle cismani aletlerle meydana getirilen ruhani bir hendesedir” şeklinde tarif edilen hat sanatı, bu tarife uygun
Ortakyanları vardır. Her ikisi de güzel yazı sanatıdır. Lakin net olan ayrım şudur ki: Hat sanatı, İslam harfler ile yapılan, öğrenilmesi ve icrası çok daha zor olan bir sanattır. Kaligrafi ise Latin harfleri kullanılarak yapılan güzel yazı sanatıdır. Dolayısıyla her iki sanat birbirini kapsayan tek bir sanat türü
II. ÜNİTE: COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR) 1. Şiir İnceleme Yöntemi a. Şiir ve Zihniyet "Zihniyet" terimi ile bir dönemdeki sosyal, siyasî , idarî, adlî, askerî, dinî güçlerin, sivil toplum örgütlerinin, ticarî hayatın, eğitim etkinliklerinin birlikte oluşlturdukları ortam ve bunların hiçbirine indirgenemeyen duygu, anlayış ve zevk bütünü
Tarih boyunca ünlü hat ustaları zaman zaman yazı kuralları oluşturmuşlar ve bunları saptamışlardır. Çeşitli yazı türleri birbirlerinden, harflerin büyük ya da küçük olması, biçimi, aralıkları, bazı harflerin birbirlerine bitiştirilip bitiştirilmemesi, bazı yazı işaretlerinin kullanılıp kullanılmaması gibi
6.Beyit. Minnet : (a.i) Bir iyiliğe bir iyilik yapana karşı kendini borçlu görme iyiliğe karşı teşekkürde bulunma. Fenâ : (a.i) Yok olma, yokluk, geçip gitme. “Dünya devleti, zenginliği (bir gün) yok olur, geçip gider. Tanrıya şükür olsun ki âlemin sayfasında adımız sonsuza dek kalır.”. GAZEL 7.
Portre Örnekleri Nedir. Portre Örneği / Namık Kemal. Namık Kemâl, gayet büyük yuvarlak başlı, pek yüksek alınlı, pembe çehreli, hiddetlendikçe çatılır az eğri kaşlı, koyu elâ gözlü, irice burunlu, fevkalâde güzel ağızlı, kırk yaşından sonra siyah denecek kadar koyulaşmış uzunca, kumral sakallı, kısaya mail
FAjSL. İslam hat sanatı, Kuran harfleri kullanılarak oluşmuş güzel yazı sanatıdır. Hat tanım olarak Arapça çizgi anlamına gelir. İslam hat sanatı 8. yy ila 10. yy arasında ortaya çıkmış, daha sonraları hattı daha sanatlı şekillerde ve farklı kurallar çerçevesinde zamana göre gelişerek devam etmiştir. İslam hat sanatı temelinde Kuran harfleri bulunur. Bu harfler Allah kelamı olması hasebiyle latif, zarif ve emsalsizdir. İşte bu hal hat sanatı icra eden hattatlara bir ilham ve şevk kaynağı olmuştur. Hattat yazmak için oturur tüy veya kalem üzerinde tam bir fiziksel ve psikolojik hâkimiyeti sağlar, emin vuruşlarla hattını yazar. Hat sanatında ustalık seviyesine ulaşmak için bazen yıllarca alıştırma gerekirdi. Usta bir Hattat’ın yaptığı eserler her yerde hayranlık uyandırır, muhafaza edilir, değerli sayılır ve koleksiyoncular tarafından pahalı fiyatlardan satın alınırdı. Kuran yazısı olarak ortaya çıkan Kufi hattı köşeli bir yazı stilidir ve en eski bilinen yazı çeşididir. İsmini Irak’ın Kufe şehrinden almıştır. Kûfi yazı stili o dönemde İslam’ın yayıldığı her yerde hızla yayılarak, herkes tarafından kabul gören bir yazı haline geldi. Hat nakkaşhanelerinde, Kuran nüshaları dikdörtgen format şeklinde yazılırdı. Bu şekilde hazırlanan yazıtlar daha sonra yapılar için taşa kazınır veya süs olarak örgü ile veya nakış ile malzemelere işlenirdi. Kûfi yazı stili 12. asra kadar Kuran yazısı olma özelliğini korumuştur. Ancak daha sonraları İslam dininin başka ülkelere ve bölgelere yayılmasıyla birlikte o bölgelerin dillerinin Kuran yazısını ve harflerini benimsemesiyle birlikte yeni etkiler ve yönelişler devreye girdi. Kuran parşömene yazıldığı müddetçe Kufi yazı stili konumu korudu; ancak sonrası kağıt daha çok kullanılınca Kuran yazısı olarak Kufi hat yerine Kuran nüshalarında Vezir İbn-i Mukla’nın kurallara bağlı Neshi, Muhakkak ve Reyhani kullanılmaya başladı. 13. yy ise İran’da talik hattı kullanımıyla yazı stilleri gelişerek günümüze kadar gelmiştir. İslam hat sanatı kullanılarak nice güzel eserler ortaya konmuştur. Şu zamanda ise isimlerin hat ile yazılması, tuğra ve hediye sözlerin İslam hat sanatı ile yazılması talepleri çokça karşılaştığımız bir durumdur. Eğer siz de İslam hat sanatı ile isminizi yazdırmak ve tuğra çektirmek isterseniz iletişim menüsünden bize ulaşabilir hattat arkadaşımızın hazırladığı islami hat örnekleri için linke tıklayabilirsiniz.. Bilgisayarda hazırlanan ve yaklaşık 1500 tane ismin bulunduğu Osmanlıca İsim için ise linke tıklayabilirsiniz. İslami Hat Çeşitleri İslam hat sanatı temelinde harf ve bu harflerin yazılış şekilleri vardır. Hat çeşitleri temelde altı tür yazı vardır Kufi, Sülüs, Nesih, Rika, Reyhani, ve Tevkidir. Bunlara Aklam-ı Sitte denir. 1- Kufi Hat Bütün harfleri köşelidir. İslam hat sanatı dendiğinde en eski olarak kabul edilir. Dik, sert ve köşeli bir yazı türüdür. İsmini Irak’ın Kufe şehrinden almıştır. Kufi Hat 2- Sülüs Hat Sülüs kelime olarak üçte bir anlamına gelir. Sülüs hat ile yazılan harfler asıl harfe nispetle üçte ikisi düz, üçte biri ise yuvarlak şeklinde yazılmakta olup bu hattı ilk vezir ibn-i Mukla tarafından yazılmaya başlanmıştır. Bu hat Reyhani hattına göre yumuşak bir görünüme sahiptir. Genel olarak cami, Kervansaray, Mezar taşı, Medrese kitabelerinde ve süs olarak yazılan levhalarda sülüs tarzı hat yaygındır. İslam hat sanatı dendiğinde sülüs hattı çokça kullanılmaktadır. Sülüs Hat 3- Nesih Hat Nesih hat sözlük anlamı olarak ortadan kaldırmak manasına gelir. Diğer yazıların hususen kufi hattının hükmünü ortadan kaldırdığı için bu isim verildiği düşünülmektedir. Sülüs hattının küçük şekliyle yazılmış halidir. Kuran-Kerim Mushafları genel olarak nesih hatla yazılmaktadır. Nesih Hat 4- Rika Hat Rika hat ziyadesiyle Osmanlı Türkleri kullanmıştır. Rika Hat Tevki Hattı gibi ancak onun kurallarına bağlı sülüs tarzında yazılan bir hattır. Sözlük anlamı olarak “küçük sayfa” anlamına gelir. En çok kullanılan el yazısı biçimidir. Seri bir şekilde yazılabilir. Kuran sayfalarının sonundaki dualar, vakıf işlerinde ve icazetnamelerde kullanılmıştır. Rika Hat 5- Reyhani Hat Reyhani Hat bu ismi reyhani çiçeğine benzediği için aldığı rivayet edilmektedir. Muhakkak hat ile yazılmış hattın küçültülmüş şeklidir Reyhani hat. Sülüs ve nesih arasında bulunan ilişki Muhakkak ve reyhani arasında da bulunmaktadır. Nesih yazının yatay kısımları daha yatkın, uzundur ve büyük olduğundan nesih karşısında tutunamamıştır. Kuran-ı Kerim’in yazılmasında kullanılmıştır. Reyhani Hat 6- Tevki Hat Sülüs hat kuralları gibidir ancak daha küçük hatta özensiz olarak yazılır. Tevki hat denilince en belirgin özelliği birleşmeyen harfleri birbiriyle bağlanabilmesidir. Halife ve vezirlerin mektupları Tevki Hat ile yazılırdı. Tevki hat genellikle vakıf işlerinde kullanılmıştır. Tevki Hat Diğer Hatlar İslam Hat Sanatı temelinde bu hatlar kullanılmakla beraber zamanla bu hatlardan yeni hatlar da ortaya çıkmıştır bunlara örnek olarak. 1- Talik Hat Talik Hat 14. yy’da Tevki hattının İranlılar tarafında geliştirmesiyle ortaya çıkmış bir hattır. Asma asılma anlamına gelir. Bu isim harflerin havada birbirine asılmış gibi durmasından verilmiştir. Her harfi yuvarlamsı olup düz hattı yoktur. Talik hattı İran’da nestalik olarak adlandırılır. İran’da bir santim yada daha fazla genişlikte kalemle ile yazılmış şekline celi talik ismi verilir. İran’da resmi yazışmalarda kullanılmıştır. Talik Hat 2- Muhakkak Hat Muhakkak Hat muntazam ve muhkem manasına gelir. Sülüs hat ile karşılaştırıldığında daha büyüktür.. Kufi Hat gibi görünür. Harfleri ve kelimeleri belirgin olup dönüş noktaları köşelicedir. Muhakkak hat biraz büyükçe gibidir. 16. yy sonra pek kullanılmamıştır. Kuran-ı Kerim’in yazılmasında kullanılmıştır. Muhakkak hat 3- Divani Hat Divani Hat 15. Yüzyılda İranlılardan Osmanlılara gelen Talik hat kısa zamanda büyük bir değişikliğe uğramış ve Osmanlılarda resmi yazışmalar için kullanılmıştır. Bu nedenle divani ismini almıştır. Devletin üst seviyede yapılan yazışmalarda kullanılan hat Celi divani olmuştur. Hem divani hat hem celi divani hat Türklerin icadıdı olan hatlardır. Divani hat 4- Müsenna Hat Müsenna hat aynalı yazı olarak da bilinir. Levha ve kitabelerde kullanılan müsenna hat sülüs ve celi sülüs hattının karşılıklı olarak çift yazılan şeklidir. Müsenna Hat 5. Siyakat Hat Siyakat Hat kufi hat gibidir. Siyakat hat tapu kayıtlarında, arazi ve emlak defterlerinde ve malî kayıtlarda arşiv belgelerinde kullanılmıştır. Tapu kayıtları ihtisas sahiplerinin elinde kalsın, herkes bu defterleri karıştırmasın diye icat edilmiş olabilir. Yazılar şifreli gibidir. Yazı çeşitleri içerisinde anlaşılması ve okunması en zor olanıdır. Okunması için ciddi bir ihtisasa gerek vardır. Yazanın kaleminin inisiyatifine kalmış, siyak ve sibak karinesiyle okunabilecek bir yazı şeklidir. Siyakat Hat Kitabeler hakkında bilgi almak için linke tıklayınız. Osmanlıca Dersler öğrenmek ister misiniz linke tıklayınız.
AKLÂM-I SİTTE 1-sülüs-nesih 2-muhakkak-reyhânî 3-tevkî-rik’a Bu üç guruptan sülüs, muhahhak, tevkî ağız genişliği 2mm; nesih reyhanî, rik’a ise 1mm civarında olan kamış kalemle yazılır. SÜLÜS Muhakkak’a göre harfleri daha küçük olan Sülüs'ün çanaklı harfleri kısa ve derindir. Bu yazı genel olarak Muhakkak ve Reyhânî’ye göre yumuşak bir görünüme sahiptir. Sülüs yazı türü, kitap unvanlarının, levhaların ve kıt’aların yazılmasında kullanılmıştır. NESİH “ortadan kaldırmak, iptal etmek" anlamına gelen Nesih, Sülüs’ün daha küçük olanı olarak tanımlanır. Kitapların yazılmasında kullanılmıştır. MUHAKKAK “Muntazam ve muhkem” anlamına gelen bu yazının harfleri sülüse nispetle daha büyüktür. Yani dikey alanlarla “sin, fe, kaf ve nun” gibi çanaklı tabir edilen harflerin sola uzanan tarafları daha uzundur. Dönüş noktaları köşelicedir ve sülüsteki gibi derin değildir. Ayrıca satır halinde yazılır ve giriftlikten uzaktır. Harfleri ve kelimeleri açıktır. REYHÂNÎ Muhakkak yazı türünün kurallarına bağlı olup onun küçük yazılan şeklidir. TEVKÎ Tevki yazı türünün en önemli özelliği birleşmeyen harflerinde birbirine bağlanabilmesidir. Sülüs’ün kurallarına bağlı olup onun biraz küçük boyda olanıdır. Halife ve vezirlerin mektubunda kullanılan yazı türü,vakıf işlerinde de kullanılmıştır. Tevki, Osmanlı Divani yazısının esasını teşkil etmişve fermanlarda kullanılmıştır. RİK’A Osmanlı Türklerinin icadi olan rik’a divanî hattındaki dikey harflerin boylarının biraz küçültülmesi, sadeleşmesi, kavis ve meyillerinin azalmasıyla meydana gelmiştir. Küçük sayfa ve mektu anlamına gelen rik’a, Tevkî’nin kurallarına bağlıdır. Vakıf işlerinde, Kur’anı Kerim’in sonunda yer alan dua sayfalarında kullanılmıştır. Sarayda doğan bu hat günlük yazışmalarda ve mektuplarda kullanılmıştır. TA’LİK “asma, asılma” anlamına gelen Ta'lik Tevkî hattının daha çok resmi yazışmalarda kullanılmıştır. Ta’lik yazı her şeyden önce harf şekillerinin oranlığı ve çizgilerinin musikisi ile dikkati çeker. Ta’lik yazısı İran Ta’lik üslubu ve Osmanlı Ta’lik üslubu olmak üzere iki üsluba ayrılmaktadır. 14. yüzyıla kadar İran üslubunun etkisinde kalınsada Türk hattatları bu yazıda kendi görüş ve sanat anlayışlarını uygulamışlardır. Bu yazı türü divanlarda ve edebi eserlerde kullanılmıştır. DİVANÎ İran’da resmi yazışmalarda kullanılan ta’lik hattı 15. yüzyılda Osmanlılara Akkoyunlular yoluyla gelmiş ve Dîvânı Hümâyun’daki resmi yazışmalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu sebeple divanî adını almıştır.
MA’KILİ Ma’kıl lügatte “kale gibi sığınılacak yer” veya “sarp yer” olarak tanımlanır. Ma’kıli yazıda harflerin tamamının düz köşeli hendesi ve donuk olduğu bir yazıdır. Bu yüzden sertlik ve katılık ifade eder. Sarp ve kübik bir yazı olduğu için gözlü ve başlı harfler hep muntazam kare formundadırlar. Her harf değilse de çoğu harfler dört hareketten meydana gelirler. Bu yüzden Hatt-ı Satrancıli denilmiştir. Ma’kıli yazı İnce Ma’kıli ve Kalın Ma’kıli Celi Ma’kıli olmak üzere iki çeşittir. Nakış aletleri yardımı ile meydana getirilen bu yazı türü İslamdan once anıt yazısı olarak kullanılmıştır. İslamiyetten sonra da anıt yazısı olarak kullanımı devam etmiş, dik ve köşeli olmasından dolayı el ve kalem ile yazmakta zorluk çekilmiştir. Bu zorluk nedeniyle, İslamın ilk yıllarında resmi olmayan yazışmalarda kullanılan Şami Nebati yazı ile Ma’kıli yazının terkibinden Kur’an-ı Kerim’in yazılmasında kullanılan Mensub yazı elde edildi. Ma’kıli yazı Kufi yazının bir çeşidi gibi değerlendirilse de tamamen düz, köşeli ve geometrik karakteri ve kalemle yazılarak değil de aletler yardımı ile çizilerek meydana getirilmesi onu Kufi’den ayıran özellik arasında sayılabilir. İslamdan öncede taşa hakkedilerek kitabelerde kullanıldığı, hatta Kufi’nin bu yazının sert ve köşeli taraflarının giderilmesi ile elde edildiği rivayetler arasındadır. KUFİ Geometrik karakterli tamamen düz ve köşeli çizgilerle yazılan kufî yazı, hat sanatında, bütün yazı türlerinin kendisinden meydana geldiği için, yazıların anası anlamında, Ümmü’l-hutut diye anılır. Dört halife döneminde 632-661 birçok bölgenin ele geçirilmesiyle Arap hattı yaygınlaştı ve yeni adlarla gelişimini sürdürdü. Basra’da Hatt-ı Basrî, Halife Kufe kentini merkez yapmasından sonra, büyük ilgi ve teşvikleri ile Kufe’de kullanılıp geliştirilmesi sonucu Hatt-ı Kûfî adını aldı. Gözlü ve başlı harflerin hareketi Ma’kıli de dört iken Kufide üçe inmiş olduğundan başlı ve gözlü harflerin hepsi Kufi hatta yuvarlağımsı üçgenimsi durum alırlar. Her harf üç hareket ile meydana gelir. Bu düzlük ve yuvarlaklık özelliği Ma’kıli ile Kufi’yi birbirinden ayırmada önemli bir unsurdur. Kufi’nin terkip ve bünyeleştirme işinde belirli bir formül olmayıp yazanın fıtrı ve bedii zevki hakimdir. Bu sebeple Ma’kıli’de görülen donuk hendese Kufi’de ruhi ve akılcı bir hendeseye dönüşmüştür. Bu dönüşüm yazana ve yazılana geniş bir inkişaf ve imkan sağlamaktadır. Bu nokta Kufi hattın Ümmü’l-hutut olarak zikredilmesinin sırrını taşımaktadır. Hat Sanatında Yazı Türleri içinde Kufi yazı iki sınıfa ayrılır Yazma Kufi Mensup hat olarak kullanılan yazının ıslahı sonunda yazının el ve kalem ile yazılanı olup hat sanatında asl olan Kufi türü budur. Yazının bünyesi dışında süsleme unsurları olmayıp kalem kalınlaştıkça Kalın Kufi inceldikçe İnce Kufi adını alır. Yapma Kufi Kufi’nin mimari tezyinata uygulanmasından doğan bu tarzda el ve kale mile yazma değil çizmek veya resmetmekten söz edilebilir. Celi Kufi olarak da bilinen bu Kufi türü cetvel gönye pergel aletleri yardımı ile çizim yapılarak hat oluşturulduğu için yapma adını alır. Harflerin yani yazının bünyesinin büyümesi ile arada kalan çıplaklıklar süsleme de kullanılan çeşitli motiflerle doldurulabilmektedir. Hakiki Kufi olarak değil mecazi Kufi olarak bir başka ifade ile hattat yazısı değil mühendis yazısı olarak görüldükleri için estetikleri hat estetiği değil resim estetiğidir. Kufi hat sade, mülasık, tezyini ve geometrik her türlü çeşidi ile Emevi özellikle Endülüs dönemi, Abbasi dönemi ve hatta Selçuklu dönemlerini de içine alan bir etki göstermiştir. Önemi, yerine ve zamanına göre değişse de tesir kuvvetini koruyan Kufi yazı, hat sanatının temelini oluşturan yazı türlerine kaynaklık ederek, olgunlaşmış biçimiyle de günümüze kadar yaşamıştır. Başlangıçta yazma eserlerde sonraları bu eserlerin yalnızca bölüm başlarında kullanılan mesela Kur’an-ı Kerim’de sure başlarında Kufi yazı, ayrıca mimaride yapıların iç ve dış dekorasyonlarında tamamlayıcı unsur olarak kullanılmıştır. Ma’kıli – Kufi Hat Sanatında Yazı Türleri ve Aklam-ı Sitte Şeş-kalem İslam yazılarının ilki Ma’kıli hattın bütün harfleri düz ve köşelidir. Yuvarlağı yoktur. Bundan sonra Kûfi hattı doğmuştur ki, bir kısmı düz, bir kısmı yuvarlaktır. Her ne kadar Mansur ve Mehdi devirlerinde hat çeşitleri otuz yedi’ye kadar çıkarmışlarsa da, hat sanatında yazı türleri içinde bugün Kûfi hattından doğan altı çeşit yazı bilinmekte olup hat çeşitleri anlamında “Kalem” tabiri de kullanılır. Bu altı çeşit yazının usulü ve kaidesi, harf ölçüleri daire ve nokta ile belirlenerek her birine manasına göre isim verilmiştir. Bu yazıları birbirinden ayıran, boyut farkıdır. Yoksa harflerin, şekillerinin esası birdir. Şeş – kalem diye şöhret bulan altı çeşit yazı Sülüs, Nesih, Muhakkak, Reyhani, Tevki, Rikaa, diye isimlendirilmiştir. Genellikle ağzı 3–4 mm genişlikte kamış kalemle yazılır. Sülüs harflerinin gözleri, ağızları, başları, daha mürekkep şekiller almıştır; harflerin şahsiyetleri iyice belirlenmiş, hat daha açık bir hale gelmiştir. Düz ve eğri çizgiler sülüs bünyesinin ana unsurlarıdır. Muhakkak’a oranla boy ve genişlik olarak biraz daha küçük, yuvarlak harflerinin derinliği biraz fazla çanakları daha oval boyları ise yazının olgunluğa erdirilmiş şekli gibidir. Küt kıvrımların yerini daha yumuşak ve tabii kavisler almıştır. Sure başları, beyit ve kaside yazmak için kullanılır. Kitabeler ve kitaplardaki bölüm başlıkları önceleri Kufi ile yazılırken zamanla Sülüs ile yazılır olmuş ve bu yazı süsleme yönü ve heybetli görünüşü ile levha yazısı olarak da kullanılmaktadır. Sülüsün, kitabe ve levhalarda kullanılan kalın ve iri bünyelisine sülüs celisi denmektedir. Celi kelimesi, yalnız kullanıldığı zaman genelde sülüs celisine işaret eder. Osmanlı hattatlarının da özel ilgi ve alaka göstererek sanat ve estetiğin doruğuna çıkardıkları Sülüs hattı birbirinden değerli hattaların kalemlerinin tesiri ile güzelliğin zirvesine yükselmiştir. Geleneksel hat ta’limine sülüsle başlanır ve hüsn-i hatta esas kabul edilir. Sülüs Yazı Örneği Muhakkak’a tabi olmakla beraber bazı farklılıklar gözardı edildiğinde Sülüs’ün 1,5 mm den daha ince yazılmış şeklidir de Sülüs’ün üçte biri kadar olup Sülüs’ün daha basit bir şekli diye ifade edilebilir. Kur’an-ı Kerim ve diğer eserlerin hazırlanışında Sülüs ile arasındaki benzerlik iki yazı türü de iyi işlendiğinden Muhakkak ve Reyhani’ye göre azalmıştır. Sülüs’te isim yapmış hattatlar genellikle Nesih’te de maharet sahibidirler. Nesih Yazı Örneği Düzlüğü ve yuvarlaklığı değişik, çoğu harfleri bitişiktir. Yazı Sülüs’e göre köşeli olduğu gibi, yuvarlak harflerinin derinliği az, uzunlukları fazladır. Kufi ve Sülüs arası bir bir yazıdır. Bu yazılar küçük küçük ayrılıklar gösterdiklerinden, bunlardan birini bilen hattat ötekileri de kolaylıkla yazabilmektedir. Muhakkak Yazı Örneği Yarısı yuvarlak, yarısı düzdür. Muhakkak’ın küçük yazı biçimi olup, kuralları aynıdır. Kalem ucu farkı ile Sülüs’e gore Nesih ne ise Muhakkak’a göre Reyhani de odur. Muhakkak’ın daha ince kalemle yazılan, metin yazısı şeklidir. Muhakkak ve Reyhani yazılar Kufi’nin yerini almış, değin özelikle büyük boy Kuran’ların yazılmasında kullanılmıştır. Ancak zamanla gelişen Sülüs ve Nesih hattının kullanım alanlarının da genişlemesi karşısında varlıklarını dan sonra devam ettirememişlerdir. Reyhani Yazı Örneği Sülüs’e tabi olup, kalem kalınlığı onun üçte biri kadardır. Yani sülüsün küçüğüdür. Başka harfle bağlanması olanağı bulunmayan kimi harflerin bileşme ve bağlanma eğilimi göstermesi, bu hattın özelliklerindendir. Hareketli bir hat türü diyebileceğimiz Tevki yazı daha çok vakfiyeler, halife ve vezir mektupları gibi devlete ait belgelerde kullanılmıştır. Tevki Yazı Örneği Tevki yazının küçük yazılan biçimidir ve kuralları değişmez. Kalemin tabiatına uygun, süratli ve kolay yazma ihtiyacını karşıladığı için harf yapıları basitleşmiş; fe, kaf, mim, vav gibi harflerin başları ufalmış, dişleri yok olmuştur. Sola doğru dik ve köşeli çizgiler, kelimelerin satırlara meylederek yaptıkları akıcılık, bu yazı çeşidinin karakteristik özelliklerindendir. Tevki’nin 1,5 mm’den küçük kalem ile yazılan şekli olarak da tanımlanabilir. Kur’an-ı Kerim’lerin ve diğer yazma eserlerin sonundaki dualarda, ketebe kayıtlarında ve dua kitapları, vakıfnameler ve icazetnamelerde bu yazı kullanılmıştır. Bu sebeple bu hatta Hatt-ı İcaze de denmiştir. Hat Sanatında Yazı Türleri ve Talik Hat Sanatında Yazı Türleri içinde İran’da ortaya çıkan talik yazının tevki, rıka, nesih ve hatta İranlılar’ın eski alfabelerinin Avesta Pehlevi karışımından meydana geldiği bilinmektedir. Bu yazı türünün ilerleyen yıllarda, bir kuğunun vücut, kanat ve gagasından esinlenerek gelişim gösterdiği rivayet edilir. İranlılar müslüman olduktan sonra bir müddet eski yazıları olan Pehlevi hattını kullanmıştır. Arap Alfabesinin günlük hatta yerini alması ile eski yazılarının da etkisinde bu alfabeden kendilerine has bir hareket devşirerek Ta’lik hattı geliştirmişlerdir. İranlıların bulduğu bu yazı türüne ilk dönemler nestalik denmiştir. İranlı sanatçıların buluşu olan nestalik yazının ilk örneklerine 13 .yy. da rastlanır. Bu yazı gerçek formuna ulaşmış kuğu kanatlarını andıran görünüşüyle daha çok şiir kitaplarının yazımında kullanılmıştır. Kurallara uymaksızın yazılan nestalike şikeste nestalik denmiştir. “Asılı asılmış” anlamına gelen talik yazıda hemen hemen tüm harfler birbiriyle birleşir ve birbirine asılı durumda gibidir. İran ve Afganistan’da kullanılan bu yazı, günümüzde de yalnızca bu iki ülkede sanat yapmak için uygulanmaktadır. Gelişiminden sonraki yıllarda Azerbaycan ve İran’da Mir Ali ve İmad el-Haseni gibi büyük üstadlar vermiş, bizde de 18. yy. sonlarına kadar başarı ile kullanılmış ve bu yüzyılda yetişen Mehmet Es’ad Yesari’den itibaren Osmanlı tavrı kazanmıştır. Ta’lik yazının en önemli özelliklerinden biri, eğri çizgilerdir. Yer yer incelip kalınlaşan harfler ve bağlantıları canlılık ve akıcılık verir. Her türlü hareke ve tezyinat külfetinden kurtulmuş, sade, çıplak, incelerek eğilen çizgiler, asılıp duran son derece ölçülü çanaklar, uzayıp giden keşideler çekilişler zengin doğu kültürünün ve ruhunun ortaya çıkışı olarak görünürler. Köşeli Ma’kıli yazının tam zıddı olarak Ta’lik yazının tüm harflerinde kavislilik tatlı ve ahenkli eğilimler ve kıvrımlar vardır. Hareke ve süs unsurlarının kullanılmadığı bu stil, güzelliğini harflerin yalın duruş pozisyonlarından almaktadır. Ta’lik hattında elif ve lamlar soldan sağa doğru meyletmiş; vav, fe, kaf, mim gibi harflerin gözleri kapanarak küçülmüştür. Be, sin, fe, kaf gibi harflerin kolları uzayıp gitmiş, harfler asılıp kalmıştır. Talik yazı güzellik kaygısı taşımadan sür’atle yazılıyorsa Ta’lik Kırması ya da Şikeste Ta’lik nesih kalemi ile yazılıyorsa İnce Ta’lik, çok ince kalem ile yazılanına ise Ta’lik Gubarisi denir. Osmanlı hattatları şiir ve hikmet söz konusu olduğunda bu yazıyı ve celisini tercih etmişlerdir. Talik Yazı Örneği DİVANİ Hat Sanatında Yazı Türleri içinde İranlılar’ın Tarassul ve Ta’lik yazılarından esinlenerek Türk hattatlarca bulunmuş olan divani yazı Divanı Hümayun’dan çıkacak resmi yazışmalarda ve kararların yazımında uygulandı. İranlıların “Çep” adını verdikleri Divani yazı Osmanlıda Fatih döneminde görülse de esasen Yavuz’dan sonra gelişen bir hat çeşididir. Adeta hareketliliğini Tevki’den, pozisyonunu ise Ta’lik’den almış gibidir. Şer’i mahkemelerde Ta’lik ile birlikte kullanılırdı. CELİ DİVANİ Divani yazıda kelimeler hareke ve süs unsurları olmaksızın yan yana dizilirken Celi Divani’de kelimeler yer yer istiflenmiş ve harf araları hareke ve diğer tezyini unsurlar küçük noktacıklarla doldurulmuştur. Divan-ı Hümayun’da önemli fermanların beratların vb. mühim belgelerin yazımında kullanılmıştır. Divani ve Celi Divani bugün İslam dünyasında yeri geldikçe süsleme özelliği sebebiyle bir grafik çalışma olarak kullanılmaktadır. Divani ve Cel-i Divani Yazı Örneği RİK’A Seri yazma ihtiyacından doğmuş Osmanlıların geliştirdiği, günlük hayatta, devlet dairelerinde en çok kullanılan divani karakterinde bir yazı çeşididir. Genellikle hareke kullanılmayıp, harflerin dişlileri tek bir çizgiye dönüşmüş, iki nokta birleşmiş, üç nokta ise küçük bir külah işareti ile ifade edilmiş ve alfabe bir anlamda şekli formalitelerden kurtarılmıştır. Osmanlı Hattatlarınca Divani’den esinlenerek geliştirilmiş olan rika’nın ilk örnekleri dönemindedir. Divan-ı Humayunda ve Babıalide kullanılan Rık’a yazıda dikey harflerin boyları kısa, eğimleri az olup yazılması ve okunması kolay olduğundan, bu yazı yazılışındaki kısalık ve sadelik ve seri akış kabiliyeti sebebiyle toplumun her kesiminde benimsenmiştir. Devlet dairelerine sunulacak dilekçeler ve cevapları ile tüm mektuplaşmalar hep bu yazı ile sağlanmıştır. Harfleri adeta birbirine katarak süratli ve seri yazılan türüne Rik’a Kırması denir. SİYAKAT Hat Sanatında Yazı Türleri içinde Siyakat Osmanlı sarayında doğmuş, devletin sadece mali kayıtlarında ve emlak defterlerinde kullanılmış, okunabilmesi tecrübe ve beceri isteyen bir şifre yazısıdır. Birbirine kaynamış harflerden oluşan bu yazı türünde hareke kullanılmaz. Sanat kaygısı gözetilmeden ehli tarafından yazılıp yine ehli tarafından okunur. Günümüzde artık kullanılmamaktadır. Siyakat Yazı Örneği HAFİ Hattın olabildiği ölçüde küçük yazılmasına hurda küçük, gubari toza bezeyen,toz gibi ya da hafi gizli denir. Normal ve büyük yazılarda görülen sanatsal nitelik hurda yazılarda yoktur. Bir pirinç tanesine yazılmış Fatiha süresi süresi hurda hatta örnek gösterilebilir. CELİ Büyük daha doğrusu geniş ölçüdeki yazılara celi hat denir. Genellikle üç mmyi aşan 3-4 m mesafeden okunabilecek irilikte yazılmış yazılara Celi denir. Cami ve diğer benzeri mimari yapıların duvarlarını süsleyen yazılar, mezartaşı kitabeleri Celi tarzındadır. Celi yazılar once küçük boyutta hazırlanır sonra kareleme usulü ile genişçe bir yerde büyütülür. Levha şeklinde hazırlanabildiği gibi kalem işi şeklinde ince sıvalı zemine aktarımı yapılabilir. Ayrıca kabartma tekniği ile taş veya başka zeminlere geçirilebilir. Türk hattalarının sülus celisiyle yazılmış büyük levhaları özellikle dikkati çeker. Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin 1801-1876 günümüzde Ayasofya Müzesi’nde bulunan sekiz levhası dünyanın en büyük celi yazıları sayılır. Bunlarda harflerin genişliği 35 cm, levhaların çapı da 7,5 m dir. MÜSENNA İkili yada iki bölümden oluşan yazılara Hatt-ı Müsenna denir. Bu tür yazılarda sağdaki bölüm soldakinin tersidir. Güzel bir görünümü olan bu yazılar “Simetrik” veya “Aynalı” diyede isimlendirilirken yeni bir yazı türü olmayıp daha once meydana getirilmiş bir hat kompozisyonunun sağdan sola giden düz görüntüsü ile soldan sağa giden aksinin bir arada yeni bir kompozisyon oluşturmasıdır. Celi hatlar bu şekilde çok güzel eserler meydana getirmişlerdir. Çifte simetrik ya da çapraz simetrik kompozisyonlarda dikkat çekicidir. Topkapı Sarayı’nın Ayasofya’ya en yakın kapısı üzerinde Ali b. Yahya Sufi tarafından 1478’de yazılan müsenna istif, gören gözleri hayran bırakan güzelliktedir. Müsenna Yazı Örneği
EL VÂRİS El Vâris esmasının lügat anlamı Veraset kökünden türemiş olan el-Vâris esması, el-Bâki ismiyle aynı anlamdadır. Ölümsüz hayat sahibi, zatı, kuralları ve nimetleri daim olan anlamlarına gelmektedir. El Vâris esmasının ıstılah anlamı El Vâris; ölümsüz, daim ve kalıcı olandır. El Vâris; zatı, sıfatları, kuralları ve nimetleri daim olandır. El Vâris; yeryüzünde ilk olan ve en son kalacak olandır. El Vâris; her şeyin ilk sahibi ve vârisidir. El Vâris esmasının Kur’an içerisinde incelenme
Hat, Alm. Schönschriff, Fr. Calligraphie, İng. Calligraphy, çizgi, yazı. Hat kelimesinin ondan fazla mânâsı vardır. Genel olarak hat denince Kur'ân-ı kerîm harfleri ile yazılmış yazı akla gelir. Sanat yazıları için “hüsn-i hat” güzel yazı tâbiri daha uygun düşmektedir. Hattın diğer bir özelliği de el ve kalemle yazılmış olmasıdır ki, buna “elyazması” yahut “orijinal yazı” da denir. Diğer mecâzî mânâda meselâ, çizme yazı, yapma yazı, kopya yazı, basma yazı, işleme yazı gibi ifâdelerde yazılan yazılar asıl hat yazısından ayırt edilmiş olurlar. Yazı, dilin eli, elin dilidir. Gönlün tercümanı, irâdenin ölçüsü, rûhun aynasıdır. Akıllara elçi, mârifetlere silâh, ilimlere hüccet, medeniyetlere senettir. Yazı, hâfızanın yükünü hafifletir. Güzel yazı, bunu daha da azaltır. Gözü ve zihni erken yorulmaktan korur. Fikrin işlemesine, olgunlaşmasına yarar. Sözü düzenler, ifâdeyi kuvvetlendirir, dili dizginler, düşünmeye zaman, düzeltmeye imkân verir. Hüsn-i hat yazarlarına “kâtip” denir. Çoğulu küttâb'dır. Daha sonraları “hattat” denilmiştir. Osmanlılar zamanında hattatlara “hoş-nüvist” güzel yazı yazan veya “hûb-nüvist” de denilmiştir. Yazı çeşitlerine göre de “ta'lik-nüvist” ta'lik yazan, “celî-nüvist” celî yazan gibi isimler verilmiştir. Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlardır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldikten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşadılar. Yakut-ı Mustasımi'nin Anadolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başlayıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah 1429-1520 Yakut-ı Mustasımi'nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak Arap yazısına daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırdı. Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah'ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürdü. Hafız Osman 1642-98 Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırdı. Bu tarihten sonra yetişen hattatların hepsi Hafız Osman'ı izlemişlerdir. Türkler altı tür yazı aklâm-ı sitte dışında, İranlılar'ın bulduğu tâlik yazıda da yeni bir üslup yarattılar. Önceleri İran etkisinde olan tâlik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari ölümü 1798 ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet'in ölümü 1849 elinde yepyeni bir görünüm kazandı. Türk hat sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama 1928'de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat durumuna Târihi Bugün târihte kaybolmuş veya hâlen devâm eden milletlere âit yazıların nerede, nasıl zuhur ettiği ve ne kadar çeşidinin bulunduğu tam olarak bilinmemektedir. Bununla beraber bilinen kesin bir gerçek, Kur'ân-ı kerîm harf ve yazılarının estetik ve güzellik bakımından beşer yazılarının hiçbirisi ile kıyas kabul etmeyecek kadar fevkalâde bir kıymet ve müstakil bir varlık göstermiş olmasıdır. Muteber din kitaplarında Âdem aleyhisselâmın Cennetteyken, Cennetin her yerinde ve Arş üzerinde bu harflerle “Kelime-i tevhîd” yazısını gördüğünü; İslâmî yazının vaz'-ı ilâhîye dayandığını, o harflerin insan yapısı olmadığını, dünyâ ve Âdem yokken o harflerin olduğunu yazmaktadır. İslâmî yazının tekâmülü, İslâmiyet'ten önce ve sonra olmak üzere iki safhaya ayrılmaktadır. Hicretten önceki dönemde Mîladî 512 senesine ait bâzı kitâbelere rastlanmışsa da bilgi bakımından karanlıkta kalmıştır. İslâmiyet'in ilk yıllarında, kullanılan yazı çeşidi hakkında muhtelif rivâyetler varsa da 5. asrın ikinci yarısında dik ve köşeli “Ma'kilî” yazısı ile yuvarlağımsı “Şâmî” yazısının Mekke'de kullanılmakta olduğu bilinmektedir. İslâmiyet'in zuhûru ile Peygamberimizin yakın sahâbelerinden hazret-i Ali, hazret-i Ömer, Talha, Eban bin Said, Osman bin Said, Yezid bin Ebû Süfyan, Hatib bin Ömer, A'lâ bin Harezmî, Ebû Selman bin Adüleşhel, Abdullah bin Said, Hüsreyt bin Abdülazzâ, Muâviye radıyallahü anhüm, vahiy kâtipiliği yaparak İslâm âleminin ilk yazı yazanları olmuşlardır. Ma'kilî olan ilk İslâm yazısı kısa zaman içinde “Kûfi” yazısı ile tekâmül etmiştir. Hazret-i Ali, bu sâhada çok güzel örnekler vermiştir. Türklerin ve bilhassa Osmanlıların İslâmiyet'e yaptıkları hizmet sırasında, İslâmî sanatlar arasında en ziyade ileri götürdüğü sanat, hüsn-i hat olmuştur. Son Abbasî Halîfesi Musta'sım-billah'ın kölesi olduğunu söyleyen “Yâkut-ı Musta'sımî” kaleminin ucunu eğri kesmek sûretiyle hat sanatında “aklâm-i sitte=altı kalem” denilen yazı çeşitlerinin tekamülüne yeni bir çehre kazandırmış, bu sebeple de kendisine yenilik yapan mânâsına da gelen “Hattât” ünvanı verilmiştir. Hüsn-i Hat Yazılarının Çeşitleri 1. Ma'kilî yazısı Bu yazı çeşidinde harflerin hepsi düz, köşeli, hendesî ve donuktur. Bu sebepten sertlik ve kat'îlik ifâde eder. Her harf değilse de çoğu dört hareketle meydana gelir. Bu sebepten ma'kilî'ye “hatt-ı satrancılî” de denilmiştir. Bu yazı İslâmiyet'ten önce âbide yazısı olarak kullanılmış, fakat el ve kalemle yazarak değil, hendese ve nakış âletleriyle çizerek vücûda getirilmiştir. İslâmiyet'ten sonra da çizme usulü ile âbide yazısı olarak kullanılmıştır. Bunlarda el ve kalemle yazmak bulunmadığından, hakîkî değil mecazî yazılardan sayılırlar. Estetikleri de ancak resmedilme bakımından mütâala olunur. Kalın ve ince olmak üzere başlıca iki çeşidi Kûfî yazı Bu yazıda, ma'kilî'den farklı olarak düzlük ve yuvarlaklık muayyen nispetler altında karıştırılmış ve kalemin tabiatı ona göre ayarlanarak yazışta hareket hâkim kılınmıştır. Gözlü ve başlı harflerin hareketleri ma'kilîde dört iken kûfî'de üçe indirilmiş olduğundan, kûfî'nin her çeşidinde başlı ve gözlü harfler üçgenimsi müselles veya yuvarlağımsıtedvîri durum alırlar. El ve kalemle yazılarak vücuda getirilen kûfî hattı zor bir sanat ve meleke işidir. Bu hususta hazret-i Ali çok güzel kûfî örnekleri vermiştir. Kûfî yazısında yazının fıtrî ve bediî zevki hâkim olduğundan ma'kılî de görülen donuk hendese, rûhî ve akıcı bin hendeseye dönüşmüştür. Bu da yazıya ve yazanlara geniş bir inkişâf ve imkân sağlamıştır. Bu bakımlardan kûfî yazısına “ümmü'l hutût=yazıların anası” denmiştir. Yazma kûfî ve yapma kûfî =celî kûfî diye çeşitleri vardır. Bâzı üstad ve hattatlar, ma'kilî ve kûfî yazılarının karışımı ile “aklâm-ı sitte=altı kalem” denilen altı cins yazı çeşidi bulunmuştur demişlerse de, yazıların anası kabul edilen kûfî yazısından kaynaklanan ve aşağıda şematik olarak gösterildiği üzere bir şecerenin mevcut olduğu kabul edilmektedir. Bu duruma göre “aklâm-ı sitte” altı kalem; sülüs, nesih, muhakkak, reyhânî, tevkî ve rik'a olarak çeşitlere ayrılmış, ayrıca bir yedincisi olarak da “ta'lik” ilâve Sülüs kalemi Sülüste her harfin altıda dört 4/6 parçası düzümsü, altıda ikisi 2/6 de yuvarlağımsı olmaktadır. 24 kıl kalınlığına “tomar” adı verilmiş, hâsıl olan kalınlığın sülüsüne 1/3 “sülüs” ismi verilmiştir. Yâni sekiz kıl kalınlığı sülüs kalemi kalınlığını meydana getirmiştir. Hat üstatları sülüs kalemini birinci derecede göstermiş, hat sanatında kûfîden sonra başlı başına bir başlangıç, bir kaynak ve hat tâliminde bir esas ve ölçü almışlardır. Bu bakımdan da kûfîden üstün bir mevki verilmiştir. Bu imtiyazlı karakteriyle “mikyâsü'l-hat, mizânü'l-hat” diye şöhret bulmuştur. Sülüs daha çok hat öğrenmek için kullanılır. Her yazının temelidir. Sülüs'ün metânet ve kemâli diğer hat cinslerine yayılmış olmakla beraber asıl istenilen husus bu olmamaktadır. Aklâm-ı sitte'de sülüs ile nesih birinci Nesih kalemiSülüs'e tâbi olup kalınlığı sülüs kaleminin üçte biri 1/3 kadardır. Bu yazı, teknik bakımdan sülüsün üçte ikisini 2/3 nesh etmiş ve üçte biriyle de sülüse tâbi olmuştur. Bu bakımdan nesih yazısının sülüsü andıran bir husûsiyeti vardır. Kur'ân-ı kerîm'i kûfî hattıyla yazılmak mevkiinden resmen kaldırıp onun yerine geçmiş olması mânâsına “nesh” etmesi sebebiyle de nesih denilmiştir. Aklâm-ı sitte'den sülüs ile nesih, güzellikte birinci gelir. Nesih hattı daha çok mushaf, tefsir, hadis ve benzeri eserlerin yazılmasında Muhakkak kalemiHer harfin bir buçuk hissesi düz, kalanı yuvarlağımsı, kalınlığı sülüs kalemi kadar olan hüsn-i hat Reyhânî kalemiNesih hattının sülüse bağlı olduğu gibi reyhânî kalemi de muhakkak kalemine tâbidir. Kalınlığı nesih kalemi Tevkî kalemiYarısı düzümsü, yarısı yuvarlağımsı, diye târif olunup, kalem kalınlığı sülüse pek Rik'a rikaa kalemiDüzlüğü ve yuvarlaklığı değişik, çoğu harfleri bitişiktir. Kalem kalınlığı değişebildiği gibi belirli bir haddi de yoktur. Gâyet sür'atle yazıldığı, seyyal ve stenoğrafik bir mâhiyette olduğu için harfler, tabîatıyla birbirine bitişiktir. Osmanlılar bu yazıya “hatt-ı icâze” de demişlerdir. Diğer yazı nev'îleriyle karışmaya son derece elverişli olduğundan birçok yazı çeşidinde rol aldığı görülmektedir. Tevkî ile rik'a kalemleri daha ziyâde sür'atle yazmak içindir. Dolayısıyla bunlar amelî bakımından birinci, estetik yönden ikinci ve üçüncü ve hattâ biraz daha geride kalırlar. Bu gibi yazılara ince kalemlerde umûmiyetle “Kırma” veya “Hurde” Ta'lik kalemiHer harfi tedvîrî “yuvarlağımsı” olup düz harfi yoktur. Dolayısıyla ma'kilînin tam aksi durumundadır. Ta'lik kaleminin kalınlığı sülüs kalemi kadar olup, “Meşk Kalemi” diye mârûftur. Celisine, yâni kalınına “kamış kalem” ismi verilmiştir. Ta'lik'e, Acem yazısı da “hâfî” veya “ince ta'lik” yahut “hurde ta'lik”; kalınlarına da “celi ta'lik” veya “ta'lik celisi” denmektedir. Sülüs ve nesihten sonra gelmektedir. Bu sebeple hat üstatları talebelerine sülüs ve nesihten sonra ta'lik öğretmeyi tercih etmişlerdir. Çünkü bu üç yazıyı elde eden bir talebe, diğer yazıları da yazabilecek duruma gelmiş olur. Bundan sonra sülüs ve Ta'lik celîleri gelir ki, bunlar üzerinde ayrıca tâlim görmek îcâb Diğer ölçülü yazılar“Altı kalem = aklâm-ı sitte”den her biri “hâfî” ve “celî” diye bölümlere ayrılmakta, bu sûretle ölçülü kalemler 12'ye yükselmektedir. Bâzıları bu 12 kaleme ilâveler yaparak 46, hattâ daha fazla sayıya çıkartmaktadırlar. Bu yazı çeşitlerine “şikeste”, “sünbülî”, “şecerî” ile “celî”ler, “hurde”ler, “müsenna”lar, “melâsık”lar, “müşakkak”lar, “rik'a ve kırma”lar ve 500 çeşidi geçen kûfîler ve “gubârî”ler de ilâve edilirse, hakîkî ve mecâzî yazı yekünü 1000'e yaklaşır. Arapçada ta'lik ve bunun kolları; Farsçada divânî, divân-ı celî ve karma divânî, Osmanlıcada rik'a ve rik'a kırmaları daha güzel bir durum arz ederler. Bu îtibârla, lisan ve kavmiyet hususiyetinin bu yazılar üzerinde de az çok tesirli olduğu görülmektedir. Bu bilgiler, İslâmda yazıya verilen ehemmiyetin, sarf olunan çalışma ve gayretin kısa bir bilançosu gibidir. Sanat âleminde ismen bile küçümsenmeyecek olan bu zenginlik, Rabbânî bir feyiz ve rahmet altında işleyen dimağ ve ellerin, îmân ve zevk dolu gönüllerin güzel ve muhteşem tezahürleridir. Türk milleti ile Arap ve Acem milletleri hüsn-i hat sanatında hüner ve dehâ sâhibi nice insanlar yetiştirmişlerdir. Osmanlıların bu uğurdaki hizmeti öteki milletlerden çok daha ileri gitmiş, Arabın sülüsünü, Acemin ta'likini binbir incelik içinde tamamlamış ve ıslah etmiş, bir taraftan da yüzlerce Osmanlı hattatı yetiştirmiştir. Hattatların câhil olduklarına dâir var olan rivayetler gerçeğe dayanmamaktadır. Osmanlı Sultanlarının hemen hemen hepsi hat sanatında örnek olabilecek eserler vermişlerdir. Hat sanatı hakkında yazılmış Menakib-i Münevverân Âlî, Gülzâr-ı Sevap Nefeszâde, Devha-tül Küttâb Soyulcuzâde ve Tuhfe-i Hattâtîn Müstekimzâde gibi eserlerde şeyhülislâm olarak hizmette bulunmuş; Hoca Saadeddîn, Yahya, Feyzullah, Veliyyuddîn ve Çelebizâde Âsım efendilerin sadrâzam olarak hizmette bulunmuş; Hekimoğlu Ali Paşa, Koca Râgıp Paşaların aynı zamanda birer hattat olduklarını ve kâdı olarak vazife yapan kimselerin de muhakkak hüsn-i hat dersi aldıklarını yazmaktadır. Hat hakkında yazılmış diğer bâzı, Tezkere-tül-Hattâtîn, Mecelle-tün Nisab, Devha-tül-Meşâyıh gibi eserlerde de geniş bilgi Sanatında Kullanılan Malzemeler Kalem, kâğıt ve mürekkeb esas malzemeyi teşkil eder. Bunlar da kendi içlerinde çeşitlere ayrılırlar. Kalem Kamış kalem, kargı kalem, tahta kalem, çifte kalem, demir kalem, kurşun ve renkli kalemler, tarama kalemi, cetvel kalemi, vs. Mürekkep Beyaz, siyah, lâl, gülyûnî, lâcivert, âsumânî, altın, zırnık, tashih mürekkepleri olarak kısımlara ayrılırlar. Kâğıtlar Renk ve kalite bakımından birçok çeşitlere ayrılırlar. Mürekkep yapma usûlü başlı başına bir sanat kolu teşkil eder. Zamanımızda bu sanat kolu yok olma derecesinde unutulmuştur. Kâğıt bakımından da yine ihtisâs isteyen ve ustalığı gerektiren kâğıt boyama, ebrû kâğıdı yapma ve kâğıt âharlama işleri de bugün unutulmuş Hattâtlar İbn-i Mukle 885-949 Ya'kût-ı Musta'sımî 1204-1298 Şeyh Hamdullah 1437-1520 Ahmed Karahisarî 1468-1556 Hafız Osman bin Ali1642-1698 Mehmed Es'ad Yesârî 1753-1798 Mustafa Râkım 1757-1828 Mahmûd Celâleddîn ? - 1849; ve hanımı Esmâ İbret ? - 1780 Mustafa İzzet 1770-1849 Şevkî Efendi 1829-1887 Hulûsî Efendi 1869-1940 İsmâil Hakkı Altunbezer 1873-1946 Mustafa Halim Özyazıcı 1898-1964 Beşiktaşlı Hacı Nûri Efendi 1868-1951 Mahmud Yazır 1895-1952 Necmeddin Okyay 1883-1967 Hâfız Kemal Batanay 1891-1981 Hâmid Aytaç 1891-1982
hat yazı örnekleri ve anlamları